“Yürüme”den… – Oruç Aruoba
Özgün’cümün bana hediyesi olan, Oruç Aruoba’nın Yürüme kitabından bazı yerleri alıntılayacağım ne zamandır ama erteliyordum hep; gün bugündür:
sf:74
İnsanlar ne sanıyorlar ki ‘düzen’i
– kendi dar, çarpık açılarından bakarak:
sabah-akşam, gidiş-gelişlerini ‘düzenleyen’
bir ‘seyrüsefer nizamnamesi’ mi?! – Oysa,
asıl düzen, düzensizlikten çıkarak
düzene ulaşmağa çabalayan bir düzenleme
uğraşısında bulunabilir ancak.
‘Verilmiş’, ‘varolan’ düzen,
yoz bir düzensizlik biçimidir.
Düzenlilik gereksinmesinden
– yani, düzensizlikten – çıkmayan
‘düzen’, beş para etmez, düzen olarak…
sf:111
Sahici yürüme,
yol açmadır.
sf:116
…
Yola çıkan kişinin, hep,
ayağına takılır yerleşikler
-hernekadar ‘yardım’ etmek, ‘yol göstermek’
gibi bir ‘iyiniyet’leri olsa da-:
Yerleşikler nereden bilsinler ki yolu?!
Kişi yola çıktı mı, yanında başka kişiler
-başka yolcular- bulabilir; oysa yerleşti mi,
bulacakları, olsa olsa, ‘komşular’dır.
sf:136
Belirli bir yere varan kişi
-ki ‘varmak’ hep görecedir-
geride bıraktığı, katettiği yolu da
unutmamalıdır – yoluna o yönü veren,
terkettiği eski yerini de…
sf:137
…
Öyleyse önemli olan,
bir yerde bulunmak değil,
bulunduğu yerin bilincinde olmaktır;
aynı şekilde, yolda olmak değil
yürüdüğü yolun bilincinde olmak…
Yer de, yön de, yol da,
bilinçtir.
sf:162
Kişi ne olduğunu deneyerek bulmak zorunda olandır.
Kişi ne olduğunu denemiyorsa, olduğu değildir –
yani, kişi değildir.
Kişi, bir deneydir.
Ya da: Kişi, kendi kendini deneyen bir deneydir…
Kişi kendi kendinin deneyidir.
sf:177
Kişi, kendini bir türlü bulamayıp
boyuna dünyayı ve nesneleri kurcalayandır.
Kişi, hiç yetinemeyen, hiç rahat duramayandır.
İşte: Kişi huzursuzdur ya hep…
Kişi huzursuzdur.
sf:179
Kişinin kendi üzerine soruları arttıkça, yanıtları azalır.
(-Zaten tersi doğru değil mi: Kendi üzerine bütün
yanıtları ‘bilen’ kişi, kendini hiç sorgulamamış kişi
değil mi – yeni insanların çoğunluğu…)
…
sf:199
Kişi bir türlü karar veremeyendir.
Olağan insanlar, olağan durumlarda, bu sıkıntıyı
çekmezler: O durumda olunduğunda hangi ‘karar’ın
‘verile’ceği, onlar için, önceden ‘kararlaştırıl’mıştır –
sıkıntı çekmezler onlar da : ‘karar’, ‘veril’ir…
(‘es wird entschieden’…)
Oysa kişi, kendisiyle iligili birçok sorunu bir türlü ‘karara
bağlayamayan’ insan olarak, belirli durumlarda
ne yapacağına da bir türlü karar veremez –
sf:210
Kişi, hep, ortaya koyabileceği bir yaşam biçimine
karşılık, bir başkasını ortaya koyandır.
Ondan ‘beklenen’, ‘yapması gereken’, ‘yükümlü
olduğu’, ‘üzerine düşen’ ne ise, onu hiç yapmayandır
kişi…
Kişi, üzerine düşeni, bırakır, düşsün!…
Kişinin ‘üzerine düşen’, suya düşer – düşer…
Kişi ‘yapması gereken’i yapmaz
– ne yapacaksa onu yapar :
Kişinin ‘yükümlülüğü’ yoktur
– boşuna beklerler öteki kişiler, onun ‘üzerine düşen’i
yapmasını: Kişi, ‘üzerine düşen’i, hemen, düşürür.
Kişinin ‘üzerine düşen’, üzerine düşemez…
…
sf:212
…
Kişi amacından emin oldukça, ‘gerçekleşme’
önemli değildir – onun gücü, amacının
gerçekleşmeyeceğinden de emin olmasındandır.
…
sf:217
Kişi, işi olmayandır.
Her insan bir şeylerle uğraşır; bir ‘uğraşı’sı vardır:
çoğunlukla toplumsal yolla edinilmiş alışkanlıklar
sonucu, ya da toplumun koyduğu gereklerden dolayı,
karşılığında birşeyler -haz ya da güç- almak için,
‘çalışır’ her insan.
Kişi de çalışır; ama onun çalıştığı, toplumda
-toplumla- belirlenmiş bir ‘iş’ değildir:-
Kişi, kendi işinde çalışır; yani,
kendi kendisi
olma işinde
– kişinin uğraşısı,
kendisidir.
Kendi işi olan işine toplumda bir yer
bulunmadığından dolayı da, kişi, çoğunlukla,
işsizdir.
Kişi işsizdir…
—————————————–
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi’ ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com