Siyah popolar
Her şey ne kadar ezber
Mesela
Üretmek, çalışmak hep iyi şeyler olarak anılırlar
Lakin
Ne üretmek
Ne için çalışmak
Neye hizmet etmek
Bunları soran çok azdır
Her şey ne kadar ezber
Başlangıçlar hep olumlu olarak
Bitişler ise
Üzülerek anılırlar
Halbuki
Ne başlıyor, nasıl başlıyor, neye hizmet ediyor
Peki ya ne bitiyor, neden bitiyor
Bütün bunları bilmeden
Başlangıçlara şakşakçılık
Bitişlere vahvahçılık
Bilmeden, etmeden
Cık cık cık
Farkında mısın
Neredeyse tüm tepkilerimiz, tüm düşüncelerimiz ezber
İkinci el insanlar olduk demiş ya hani
İşte aynen öyle
Gösteriyorlar bir şeyler
Ve uymamızı bekliyorlar
Biz de üstümüze düşeni yapıyor
Yüzlerini kara çıkarmıyoruz
Oyunuyoruz üstümüze düşen rolü
Şu kocaman piyeste
Gösterildiği gibi
Öğretildiği gibi
Ezberletildiği gibi
Arada birkaç aykırı çıkıyor karşımıza
Helal olsun falan diyoruz ama
Konfor alanlarımız o kadar konforlu geliyor ki
Bırakamıyoruz rahatımızı, konforumuzu
Çıkaramıyoruz pencereden dışarı başımızı
Korkuyoruz
Korkuyoruz
Ve korktukça
Daha da çok sarılıyoruz
Öğretilene, dayatılana, ezberletilene
Ve korktukça
Daha da çok uzaklaşıyoruz
Tam içimizdeki “esas ben”den
Ama bilin ki yeni dünya
Yani o güzel dünya
Hani mümkün olduğunu söylediğimiz başka bir dünya
Hani kalplerimizin bildiği daha güzel, çok daha güzel dünya
İşte o var ya
Konfor alanında zinhar değil
Uzaktan seyrederek ona ulaşamazsınız
O dünyanın oyuncusu ve yaratıcısı olmak istiyorsanız
Valla kusura bakmayın ama
O siyah popolarınızı kaldırıp azıcık yola düşmeniz gerekecek
Az gitmek uz gitmek dere tepe düz gitmek gerekecek
En başta kendi içine dalmak gerekecek
Bu hikayenin gerek şartı budur hocam
Yeter şartını henüz ben de bilmiyorum
Ama arıyorum
Kendimi arıyorum
Çok eskiden kaybettirilen
Daha doğrusu
Tam anlamıyla bulmama hiç fırsat verilmeyen
Doğuştan beri hükümsüz olan
Kendimi arıyorum
Kişi devinir demiştim ya bir keresinde
Tam da öyle
Ara ara bitmez
Durum statik değil çünkü
Dinamik
Hep değişiyor insan, hep
Değişmekle kalsa iyi
Hep gidilecek daha derin benler var benden içeru
Git allah git
Bitmez
Tunca’ya selam olsun
Jam için “never ending breakfast” demişti bir keresinde
Kendini arama süreci de öyle
Adeta hiç bitmeyen bir kahvaltı
Ezberleri aşmanın tek yolu ise
Bu sofrada daha fazla oturmak
Bıkmadan, usanmadan
Yorulsan bile
Devam ederek
Belki küçük bir aradan sonra
Ama hep devam
Hep devam…
—————————————–
Blog yazarının notu:
Bildiğin -ya da bilmediğin- üzere 2012 Temmuz’undan bu yana, bilerek ve isteyerek çalışmıyorum. Yani klasik anlamda “çalışmak”tan bahsediyorum tabii. Zira aslında hiç olmadığım kadar üretim halindeyim, ayrıca -yeri gelmişken- son derece keyifli ve afiyetteyim. Bu üretim sürecinde ortaya çıkan şeylerin çoğu bugünün piyasasında “para eden” şeyler değil ama bu, onların kıymetini azaltmıyor, içim ferah. Kendim ve diğerleri için daha güzel bir yaşam düşü, bu konuya kafa ve kalp yorma, yazıp çizme, bi’takım uygulamalar yapma ve buna kendini adama ne zaman para etmiş ki…
Yok yok, katiyen şikayetçi değilim bu durumdan, hatta bunun için ayrıca şükran doluyum. Cidden! Hayatımı sürdürürken az miktarda da olsa (ayda birkaç yüz tl) paraya gereksinim duyuyorum ve yaptıklarım, bu parayı çoğu zaman “doğrudan” getirmiyor. Hep bi’takım dolambaçlı yollar… Neyse ki bu yolları da seviyorum. ((:
Diyeceğim o ki eğer yukarıdaki veya diğer bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa, bunun sonucunda da bana para veya başka bir armağan iletmek istersen: emreertegun@gmail.com adresinden bana ulaşır mısın?