bana dair

“Yeni”ye Doğru’da neler oldu

Dağıtımına bu yılın mart ayında başladığımız “Yeni”ye Doğru’nun süreciyle ilgili biraz güncelleme yapma isteği var bir süredir içimde; e hadi o zaman!

Ne olduğunu bilmeyenler için tek cümlelik özet: “Yeni”ye Doğru aslında -benim yazdığım- sıradan bir kitap ama bildiğin kitaplardan değil. Herhangi bir yayınevinden değil, yüz’ün üzerinde insanın maddi-manevi desteği ile kolektif bir şekilde çıktı; kitabevlerinde değil, dağıtımına destek olan kimi ev ve iş yerlerinden -ve gerekirse emreertegun@gmail.com’a yazarak- edinebilirsiniz; satılmaz, isteyen herkese armağandır -ve fakat kitabı edinenlerin, içlerinden gelen armağanı benle paylaşmaları makbule geçer.

Öncelikle, şunu belirtmek isterim ki kitabı yazma ve bastırma sürecinden sonra dağıtımda da çok fazla destek aldım. İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir, Bursa, Antalya, Çanakkale ve Muğla’da onlarca kişinin emeği geçti bu süreçte. Kimisi kitaplara ev/dükkân sahipliği yaptı; kimisi kitapları bu evlere, dükkânlara ulaştırdı (bu süreçte kimi zaman hiç tanımadığım insanları başka tanımadığım insanlarla buluşturdum, bağladım vs. ve ilginç deneyimler yaşadım); kimisi bunları isteyenlere kargolamama destek oldu; kimisi de okuduğu kitabı başkalarının da okumasını istediği için dolaşıma çıkardı. Tek tek isim yaz(a)mayacağım ama herkese sonsuz şükran! Dağıtım şirketlerine ve diğer aracılara gerek duymadan, 1.021 tane basılan kitap neredeyse tükendi (Aşağı yukarı 150 civarında kaldı galiba). Herhangi bir şeyin, fikrin ve daha da önemlisi bir heyecanın, umudun etrafında kenetlendiğimizde neler yapabildiğimizin harika bir örneği oldu aslında. ((:

ilk imzasız-imzalı kitap sahiplerinden birkaçı ve ben

“Yeni”ye Doğru çok acayip bir zamanda dolaşıma çıktı. Elime geçtiği gün pazartesi idi ve bir gün önce, pazar günü Ankara’da bomba patlamıştı, aynı haftanın cumartesisinde ise İstanbul patladı zaten. Hatta kutlama heyecanım da içimde patlayacaktı az kalsın ancak “kötü” olduğunu düşündüğümüz olaylara karşı “güzel” olanları saklarsak, nasıl çıkacak karanlıklar aydınlıklara diye düşünerek güzel bir doğaçlama son dakika kutlamasıyla ilk imzalı kitaplar* sahiplerini buldu o gece. Ama sonraki zamanlarda da ülke gündemindeki sıkıntılar, sağ olsunlar (!) hiç yalnız bırakmadılar bizleri. Patlamalar ve ölümler, diktatörleşen yönetim, darbe girişimi, karşı darbe uygulamaları, OHAL’ler, sıkışan ve sıkıştırılan hayatlar ve daha neler neler. Bütün bunlar yaşanırken, benim naif kitabım, bana öyle geliyor ki, normal şartlarda ulaşabileceğinden daha az bir kitleye ulaştı. Uzun zamandır içimde bu hissiyat var. Bunu, ne kadar muhteşem yazdığımı düşündüğümden değil, gelen tepkilerden yola çıkarak söylüyorum. Zaten ben kitabı yazan ve defalarca üstünden geçmiş kişi olarak, yazdıklarıma yabancılaşmış hissediyorum genelde; ayrıca okuyunca çok da güzel gelmiyor, hep kusurlar buluyorum. Ancak geri bildirimlere, e-postalara, facebook mesajlarına vs. baktığımda (coşkulananlar, kitaphiçbitmesinistedimciler, hayatını değiştirmek için ciddi cesaret alanlar, çevrelerindeki bir sürü kişiye önerenler, bana uzun uzun yazanlar…), şimdiye kadar üç kere daha biner adet basılmış olması lazımmış gibi geliyor ama öyle olmadı, ilk bin ancak bitme yolunda işte.

İmzalı diyorum ama ilk birkaç günün kişilerine kitapları imzalamayı unutarak imzaladım. Küçük bir not yazdım, adımı yazdım ama gerçek anlamda “imzalamayı” unuttum hem. Eh, alışmadık popoda don durmayabiliyor.

Gelen yorumları, mektupları okudukça çok daha fazla kişiye dokunmasını isterdim ve istiyorum “Yeni”ye Doğru‘nun. Bence hepimizin iyi ve olumlu örneklere, keyifli bir hayat yaşama ihtimalinin gerçekliğine inanmaya ihtiyacı var; üstelik ben ve ben gibilerin yaşamları, bunun hiç de uzak bir ihtimal olmadığını gösteriyor ve umut veriyor. Gerçekçi bir umuttan bahsediyorum, hayalperestlikten değil. Sonuç olarak, evet, şimdilik bu kadar kişiye dokundu ve şu son bir aydır sanki yeniden bir kıpırdandı “işler”; ne zamandır aldığımdan daha fazla dönüş, yorum, mektup, armağan alıyorum şu günlerde. Nasıl devam edecek, bilmiyorum tabii.

***

Armağan demişken… Bu yazıyı okuyanların çoğunun bildiği üzere, gerek bastırmış olduğum kitabım ve diğer yazdıklarım için gerekse zaman zaman düzenlediğim etkinlikler ve diğer her türlü üretimim için belirli bir fiyat koymamayı seçiyor, gönül bedeli diyebileceğimiz uygulamayı tercih ediyorum. Hizmeti ya da ürünü üret ve dolaşıma çıkar, karşılık olarak ne vermek isteyeceklerini bundan faydalananlar takdir etsinler. Kadim armağan ekonomisi prensiplerinin parayla birlikte yürüyen hâli diyebiliriz. Böylece yaptığım, sunduğum her ne ise, isteyen herkes “bunu ödeyebilir miyim” endişesi olmaksızın bundan faydalanabiliyor ve en sonunda da hissettiği şükran duygusu ve bütçeleri doğrultusunda parasal veya başkabirşeysel karşılıklar veriyorlar.

(Neredeyse dört yıldır, paraya erişimim tamamen bu şekilde oldu. İlk başlarda bu uygulamadan dolayı sıkça hayâl kırıklığı yaşıyorduysam da ne mutlu ve çok şükür ki pes etmedim, geri adım atmadım; zaman geçtikçe, ben bu felsefeyi içselleştirdikçe ve kendimi daha iyi ifade edebildikçe, yaptıklarım karşılığında beni daha fazla tatmin eden karşılıklar almaya başladım. Ve her geçen gün, yazarak, düşünerek, hayâl ederek ve yılda birkaç da etkinlik düzenleyerek, geçimimi sağlayabilmeye başladım. Bu gerçekten mutluluk verici. Ben insanlara inandıkça ve güvendikçe, insanlar da elimden daha sıkı tutmaya başladılar.)

Bu uygulamada, son zamanlarda iki yerde dengesizlik hissettim. Biri, ironik bir şekilde, kasım ayında gerçekleştirmiş olduğum “para” etkinliği; bir diğeri ise “Yeni”ye Doğru için almış olduğum geri dönüşlerde oldu. Şu anda bine yakın, belki de -elden ele de dolaştığı için- daha çok kişinin elinden geçmiş bulunan kitaba karşılık vermek isteyen ve veren kişilerin sayısı, takip etmedim ama sanırım 100’ün epey altında kaldı. (Tabii 5 ile 500 TL arasındaki parasal destekleriyle kitabın basılmasını sağlayan bir 54 kişi daha olduğunu unutmadan…) İlk birkaç ayda bu gidişata takılmıştım hatta ve kitabın facebook sayfasında buna dair hislerimi paylaşmıştım:

YazaNdan okuyanlara küçük bir hatırlatma, -ve aslında- ihtiyaç paylaşımı: 

“Yeni”ye Doğru, topluluk desteğiyle hayata geçmiş; önceden belirlenmiş bir karşılığa, bir fiyata dayanmadan, dileyen herkesin alıvereceği, yazaNının herkese hediye ettiği bir kitap. 

Bunla birlikte, bu kitabı yazan kişi; okuyanların, okuduktan sonraki hissiyatlarına ve bütçelerine göre, içlerinden gelen karşılık armağanlarını (para veya başka bir şey olabilir) aktarmaları için alan açıyor; kitabın hem başında hem de sonunda, bu durumu okuyucularla paylaşıyor. 

“Yeni”ye Doğru’nun yazaNı, an itibariyle, kitabı edinen ve okuyan sayısından çok daha az kişiden karşılık armağanı alabildiği için bir miktar huzursuz hissediyor ve bu durumu da şeffafça paylaşmak istiyor. 

İşbu satırlar bunun için yazılıyor. Küçük bir hatırlatma için… Akmak isteyen armağanların akışını kolaylaştırmak için… – 5 Mayıs 2016

Bu satırları yazdığım günler itibariyle ise, durum fazla değişmemiş olsa bile bu konuya çok takılı hissetmiyorum kendimi. Hayat gerçekten de bana ihtiyacım olan her şeyi sunuyor çünkü ve bunun illaki yaptığım şeyler karşılığında doğrudan gelmesi gerekmiyor. Evrenin işleyişi gerçekten de çok acayip. Oradan olmasa buradan, buradan olmasa şuradan geliyor gelmesi gereken. Dolayısıyla yukarıda yazdığım hislere sarılıp kalmadım. Ama yine de itiraf etmem gerekir ki kitap özelindeki alma-verme dengesi konusunda birazcık huzursuz hissediyorum hâlâ. Bir de şu geçiyor içimden: Eğer bu kitaba biraz daha fazla bolluk aksaydı -ve tabii talep de varsa hâlâ- kolayca bir bin taneyi daha cebimden karşılayarak bastırabilirdim mesela. Şu anda bu mümkün olmayacak gibi görünüyor ama bakalım…

***

Bu süreçte başka neler oldu…

– Sevgili Anday Ataman, Açık Radyo’daki programının birini tamamen “Yeni”ye Doğru’ya ayırdı ve kitaptan seçtiği bölümleri okudu.

– Geçtiğimiz ay İzmir’de, Originn’de kitap sürecini ve daha birçok şeyi konuştuğumuz bir söyleşi gerçekleştirdik. Çok keyifli, bol gülmeli ve kitap dağıtmalı (hem de gerçekten imzalayarak) geçen güzel bir gün…

– Onlarca kişiden kitaba dair harika geri dönüşler aldım. Hepsindeki coşku, heyecan ve şükran ifadeleri kendimi dünyanın en şanslı insanı hissettirdi.

– Muhtelif yerlerde (basılı yayın, internet yayınları, kişisel bloglar) kitaba dair yazılar çıktı. Bunların çoğunu beni tanıyan, bilen arkadaşlarım yazarken birkaçı ise tanımadıklarımın elinden çıktı. Her birini büyük bir keyifle okudum. Sağ olsunlar… Aşağıda, bildiğim yazıların bağlantılarını paylaşıyorum, ilgilenenlerin dikkatine…

***

Ohh, ne zamandır böyle bir özet geçmek ve olan-biteni paylaşmak istiyordum; bugüne kısmetmiş. Gerek kitabın daha fazla kişiye ulaşması gerekse diğer her türlü konuyla ilgili bilgi, fikir ve eleştirilerinize sonuna kadar açık olduğumu tekrar tekrar hatırlatmış olayım. emreertegun@gmail.com

***

EK: “Yeni”ye Doğru’ya dair yazılar:

Ceylan Yurdakuler – Yeşil Gazete – Emre Ertegün’den ederi yok, hediyesi çok bir kitap: Yeni’ye Doğru

Bora Eke – Kişisel blog – Yeni’ye Doğru

Tuğçe Isıyel – Bianet – Hiçbir hakkı saklı olmayan kitap: “Yeni”ye Doğru

Ayşe Dirikman Kalıpçı – HT Hayat – Birlikte Yeni’ye doğru…

Mustafa Dermanlı – Birgün – Yeniye doğru bir yaşam deneyi

Nurdan Kan – Kişisel blog – Yeni’ye Doğru

Merve Altundal Öncü – Kişisel blog – Emre Abi’ye Mektup

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir