-
çember – 102
İkinci döneme hoş geldiniz. Birinci dönem notlarına çember – 101 adlı yazıdan erişebilirsiniz. Eğer ki onu okumadıysanız ve hele ki çembere yabancı iseniz, önce o yazıya gidip sonra buradan devam etmenizi öneririm. Şimdi yavaştan derinleşme zamanı… Bu ve bundan sonraki yazılarda (muhtemel sırada iki tane daha var) çemberin bana en önemli gelen noktalarından birkaçını dillendirmek istiyorum. *** Çemberin en sevdiğim yanlarından biri, herkesle ve her şeyle bir olduğumuzu hatırlatması; özellikle geçtiğimiz yazıda paylaşmış olduğum ilkeler çerçevesinde aktığında (kalpten dinleme, kalpten konuşma, spontanlık ve özde kalma) alanda müthiş bir sevgi, şefkat yoğunluğu oluşması… Hemen her çemberde çoğu kişinin paylaşımında kendimizi buluruz ve özellikle ilk kez oturanlar buna şaşırır; “Sanki hep ben…
-
kut’lu salgın
İçinden geçmekte olduğumuz süreç, insanoğlu olarak ne kadar kırılgan ve nâmuktedir olduğumuzu, her şeyi kontrol etme yanılsamamızın ne kadar da fos olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Ne küresel ısınma bizleri böylesine birleştirebildi, ne dünyada açlık çeken milyonlarca insan ve her gün ölen binlerce çocuk, ne yerlerinden edilen milyonlarca mülteci, ne petrol savaşları ne de suya erişimin hassasiyetinin her geçen gün artması… Hücre çeperi bile olmayan küçücük bir virüs, fiziksel temasımızı geçici olarak servis dışı kılmayı, içimizdeki her türlü korkuyu hoplatmayı, toplumsal hayatı ve ekonomiyi -bir süreliğine de- olsa sekteye (“felce” mi demeliyim?) uğratmayı becerdi. Helâl olsun. Yani, şey… Hayrolsun. O sırada, diğer bir boyutta ise müthiş fırsatlar kendilerini gösteriyor……