küçük şeyler önemlidir
Çok ufak iki şey ama gerçekten paylaşmak istiyorum; bu tip küçük hareketlerle bir yerlere geleceğiz belki. Bunları paylaşma nedenim de kendime güzelleme yapmak değil tabii, güzel olduğunu düşündüğümüz hareketleri paylaşarak yayabileceğimizi düşünüyor olmam.
Birincisi bankalara para kaptırmama hususu. Adamlar zaten çok fazla para kazanıyor, malum. Bu nedenle ‘Ama elbette onlar da para kazanmalı.’ gibi düşünceler beni ilgilendirmiyor. (Zaten çok kısa bir süre içinde bankalarla çok azalan ilişkimi tamamen bitiriyorum bu arada.) Bu nedenle yıllardır kesilen kredi kartı yıllık ücretlerimi, hesap işletim ücretlerimi geri alıyorum bir şekilde. Hiç üşenmiyorum; zaman ayırıyorum, mail atıyorum, gerektiğinde arıyorum ve alıyorum. Galiba 2 örnek var alamadığım ve bu durumda da hemen ilişkimi kesiveriyorum.
Şu sıralarda da EFT ve havale ücretleri konusunda çok kastırıyorum. Çeşitli nedenlerle para alma-verme işlemi yapıyorum zaman zaman ve bu ücretleri ödememek için her türlü çabayı sarf ediyorum. Mesela şimdi Anadolu Jam için kitle fonlaması yapıyoruz (Yeri gelmişken, destek olmak isteyenler bana yazsın lütfen.), Burcu’nun ablası para gönderecek, sağ olsun. Onun öyle bir talebi olmadı ama masraf ödememesini istiyorum. Havale ücretsiz yapıyormuş da, EFT ücretliymiş. Öyle olunca aynı bankada annemin hesabı var, ona havale yaptırıcam, annem de ücretsiz EFT yapabildiğinden bana gönderecek, falan da filan. Yeminle, hiç üşenmiyorum. ((: Bunu hep yapıyorum bu arada ama şimdi paylaşasım geldi. Mesela ben de havale için 1 TL ödüyorum, EFT için 3 TL. Başka bir bankaya para göndermem gerektiğinde yine anneme veya ücretsiz EFT yapan arkadaşlara havale yapıyorum ve onlara EFT yaptırıyorum.
Evet, biraz hastayım ama bundan dolayı çok memnunum. ((:
Diğer konu alakasız ama onu da paylaşasım var. Bu da hep yaptığım bir şey zaten. Dün çok güzel bir mini eğitim aldık, toplantı kolaylaştırıcılığı ile ilgili. Bira şişelerini tam çöpe atıyorlardı ki ben el attım ve şişe kumbarasına atacağımı söyledim. Bir torbaya koydum, Çukurcuma’dan Dolmabahçe’ye Ayşegül’le inerken fellik fellik kumbara aradım, yok. Aynı yolu kan ter içinde geri çıktım ve Cihangir’e geldim, turladım, yine yok. Halbuki geçen gün görmüştüm ama bulamadım. Neyse 45 dakikanın sonunda elimle şişelerle eve kadar geldim ve atamadım. Gördüğüm onlarca çöpe inatla atamadım şişeleri. Ama pes ettim mi, hayır; bugün gittim ve kumbarayı buldum, şişeleri olması gereken yerle buluşturdum. Bence çok iyi ettim!
Öyle işte, bu kadar uzun uzun anlatmaya gerek var mıydı bilmiyorum ama sadece ‘şöyle yapalım’, ‘böyle yapalım’ çağrıları genelde karşılık bulmuyor da örneği anlatmak, göstermek daha etkili oluyor galiba. Bundandır bunca kelamım.
O kadar işte, bitti…
2 Yorum
Adsız
Şişe kumbarasının yerini yazar insan bari 🙂
emre
((: taksim ilk yardımın hemen arka sokağında var mesela