Uncategorized

Temiz su, ekolojik gıda…

Üstünde çalışmaya, mücadele etmeye değer pek çok konu var da özellikle temiz suya ve ekolojik gıdaya erişim konuları iyiden iyiye önem kazanmaya başladı kafamda.

‘Neden ambalajlı su içmek zorunda kalıyoruz?’, ‘Neden ilaçlı, hormonlu gıdaları tüketmek zorunda kalıyoruz?’ gibi sorular her zamankinden çok kafamı kurcalıyor.

Sahi ne zaman bu damacanalar hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldular? Ben çocukken gayet de çeşmeden su içiyorduk, en azından Bursa’da. Tek tek şehirler nasıldı bilmesem de, 20 yıl önce hemen hiçbir şehirde damacana ile su satıldığını sanmıyorum.

Peki ya fütursuzca tükettiğimiz plastik şişelere ne demeli. Bu, ambalajlı su içme konusundan nispeten ayrı bir sorun. Yani şebeke suyunun temizliğine güvenemiyorsak ve hatta kirliliğinden eminsek ve ambalajlı su tüketmek zorundaysak, bu nispeten anlaşılabilir bir şey ama her susadığımızda bakkaldan plastik şişe su almamızın hiçbir anlaşılır tarafı yok bana göre. Çözüm basit: Bir tane matara ediniyorsunuz, evden çıkarken dolduruyorsunuz, oluyor bitiyor. Bi’ arkadaşınıza mı uğradınız, hemen dolduruyorsunuz bir daha. Ohh, miss! Böylece hem boşu boşuna ve sürekli 50 krş (kimi zaman 75 krş ve hatta nadiren 1 tl) ödemekten kurtuluyorsunuz, hem de doğaya nur topu gibi yeni yeni plastik şişeler gelmesine neden olmuyorsunuz. Yani hangi açıdan düşünürsek düşünelim, olumlu sonuçlar… Bir tek pet şişe su satan şirketler açısından kötü oluyor belki ama herhalde onları düşünecek değiliz, di mi?..

Evet, pet şişe işini kolay çözdük de damacanalardan da kurtulmak biraz daha zor. Bu konuyu daha ayrıntılı araştıracak gibiyim ve ileride belki kampanyamtrak bi’şey bile yapabilirim ama bugünden söyleyebileceğim 2 şey var: Birincisi, yaşadığımız yerdeki içme suyunun gerçekten de içilemez olup olmadığını, boşuna mı damacana aldığımızı araştırabiliriz (nasıl’ını çok bilmiyorum ama araştırıcam; bununla birlikte belediyelerin web sitelerinden öğrenilebileceğini, öğrenilemese bile yine belediyeleri arayarak ve/ya dilekçe yazarak bu konuda bilgilenebileceğimiz kesin) ve eğer gerçekten içilmez bir su ise belediyenin temiz su sağlaması için çalışmalar yapabiliriz; ve hatta yapmalıyız, bu bizim en doğal hakkımız. Bununla birlikte, eğer bu tip şeylerle uğraşamıyorsak veya kısa vadede bu sorunun çözüleceğine inanmıyorsak da, evde musluğa takılan filtrelerle suyun temizlenmesi ve içme suyunun bu şekilde sağlanması makul bir yöntem gibime geliyor. Kaç ayda/yılda kendi parasını çıkarır bilmiyorum, araştırmak lazım ama belli bir süre sonra damacana almaktan daha ekonomik olduğu kesin. Başta biraz toplu bir para veriliyor ama sonrasında bir daha vermeye gerek kalmaması, bununla birlikte plastik damacanalarda bekletilmemiş çok daha sağlıklı suya ulaşılması gibi artıları var.

Evet evet, bu iş mühim, yazdıkça merakım da artıyor, en doğal hakkımıza ulaşamadığımız için sinirim de; sanırım bu konuyla ilgili daha çok şey öğrenmek istiyorum. Öğrendikçe paylaşırım…

Ekolojik beslenme konusu da öyle. Tükettiğimiz gıdaların sağlıksız, ilaçlı, hormonlu olmaları ne kadar da korkunç bir şey. Bu konuda son yıllarda bilinçlenmeye başladık, büyük şehirlerde ekolojik pazarlar kuruluyor mesela. Diğer pazarlara göre fiyat farkı olduğunu yadsımak mümkün değil ama güvenilir ve sağlıklı gıdalarla beslenmek için ve aradaki farkın bize sağlık sorunları olarak dönmemesi için, diğer baĞzı gereksiz masraflarımızdan kısıp buraya aktarmak hem bizim için, hem de binbir emekle ve riskle ekolojik üretim yapan çiftçilerin kalkınması için çok daha iyi olmaz mı? Bence cevap çok açık. Bu arada o yapay meyve ve sebzelerden 10 birim tüketeceğimize doğal olanlarından 5 birim tüketmek çok daha sağlıklı. Yani arada belki yarı yarıya fiyat farkı olacak ama daha az tüketerek, belki de aynı paraya veya daha ucuza daha besleyici bir şekilde beslenebileceğiz de aslında…

(Sonradan ekleme: Yerel üretip tüketildiğinde organik ürünlerin aslında pahalı olmayacağını gösteren mühim bir haber geldi Buğday’dan: http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=6440)

Büyük şehirlerde durum bu şekilde çözülüyor belki yavaş yavaş, kırsalda yaşayanların da bir şekilde daha temiz gıdalara ulaşabildiğini umuyorum. Ara yerlerde bu iş daha zor belki. Mesela şimdi Alanya’dayım, annemlerin yanında. Burada bu gıdalara nasıl ulaşabileceğimi çok bilmiyorum. İnternetten tarama yaptım ama fazla bir şeye ulaşamadım. Ama bir adam varmış, Cuma pazarında tezgah açıyormuş falan. Bu hafta onu bulup temiz gıdanın izini süreceğim. Çok güzel olacak ((: Bununla ilgili fikirleri olan varsa yazarsa sevinirim, hem diğerlerine de ışık olur belki. Yani bu işe neresinden başlamak lazım, doğal gıdalara nasıl ulaşırız gibi sorulara cevap bulmalı.

Ben bi’ çalışma da bu konuda yapsam ne güzel olur aslında. Haberdar ederim…

8 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir