bana dair

Sefer…

Bu yazı HT Hayat için yazıldı ve ilk olarak orada yayımlandı. https://hthayat.haberturk.com/yazarlar/emre-ertegun/1077206-sefer

***

45 gündür yollardaydım; ama ne yol! Bir yerde ortalama kalış sürem 3-4 gün idi ve on’dan fazla kere yer değiştirdim. Güney’de, yaşadığım bölgede başladı turnem; Bodrum-Alanya aksında biraz dönüp dolaştıktan sonra kendimi önce İzmir’e (ve bir grupla 3 günlük ayrı bir seyahate – Manisa, Bergama, Denizli, Selçuk… sefer, sefer içinde), sonra Bursa’ya, sonra Bolu taraflarına, sonra da önce Uludağ eteklerine ve sonra yine Bursa’ya, yeniden İzmir’e ve nihayetinde iki gün önce eve attım.

Bu tip bir yolculuğa ilk kez çıkıyor değilim. Hatta beni daha eskiden tanıyanlar bilir, yaşamımın yaklaşık 2 yılı (2012-2014) buna benzer bir akışla, göçebelikle geçti. Sonrasında daha yerleşik bir düzene geçsem de zaman zaman yollar çağırdı beni ve dönüp dolaştım orada burada. Daha bu yılın kış aylarında bile yine bi 5 haftalık turneye çıkmış idim; yazılardan hatırlayan olur belki.

Bu sefer her zamankinden farklı olan şey ne yapacağımın, nereye gideceğimin, ne zaman gideceğimin, ne kadar kalacağımın zihnimde çok net bir şekilde peyderpey belirmesi ve adımlarımı hep tam da buna göre atmış olmam idi. Bunun için özellikle oturup plan-program yapmaya kalkmadım, hatta düşünmedim bile; akış kendi kendini yarattı, bana göründü, ben de ona uydum; hepsi bu. Seferin hemen her an’ında sıradaki iki ya da üç adımım belli idi ve başka zamanlar bilinmezliğin ve belirsizliğin tadını çokça çıkarmış -ve bazen de kararsızlıktan, net olmayan durumlardan kıvranmış- biri olarak belirliliği de sevdiğimi söyleyebilirim.

Ne zaman köyüme, evime döneceğim konusunun kararının oluşma süreci özellikle çok keyifliydi. Yaşamın işaretlerini okumaya, onu dinlemeye dair tatlı bir örnek olduğunu düşündüğüm için kısaca paylaşayım: Bir sabah bir an’da iki haber birden geldi. Biri birkaç haftaya bizim taraflara yolunu düşüreceğini söyleyen bir can’dan oralarda olup olmayacağıma dair soru, bir diğeri ise bu civarda bir kamp alanı kurmuş bir diğerinden bir davet… “Vay be!” dedim, bu ikisi birden aynı an’da önüme düşüverdiğine göre galiba aşağılara doğru inme vaktim geliyor. Derken ertesi sabah başka bir arkadaşımdan, diğerinin tarihlerine paralel bir burada olacak olması haberi de gelince “Tamam!”, dedim “iyice netleşti; gidiyorum!”. Ehh zaten bir de yine aynı dönemlerde katılmaya niyetli olduğum ama sırf onun için gelmek istemediğim iki günlük bir buluşma vardı. Daha ne olsun! Hüküm verildi; 19’u haftası köye dönüle!

İşaretler bu şekilde bir anda önümde serilip o kararı gördüğüm an müthiş bir netlik ve huzur oluyor içimde. Yukarıda anlattığım olasılıklar yaşama geçmeyebilir bile (ki bahsettiğim iki arkadaşımdan birini yakalayamadım ve iki günlük buluşma iptal oldu mesela) ama hiç sorun değil. Bazen öyle oluyor; bir şeyler bir şeylere vesile oluyor ve kararlara, adımlara dönüşüyor ama yolda karşıma bambaşka şeyler çıkabiliyor ve hiç aklıma gelmeyen yönlere doğru akabiliyor nehir. Buradaki iş o mesajları ve çağrıyı dinleyebilmek ve ona göre hareket edebilmek gibi geliyor bana; sonrasında ne olacağı bambaşka bir hikâye… Ve evet, diğer arkadaşımı görebileceğim (hatta bu akşam), kamp alanını da ziyaret etme niyetim var ama en az bunlar kadar heyecanlı başka olasılıklar da beliriyor önümde ve tadını çıkarıyorum.

Nihayetinde iki gündür yaşadığım köyde, evimdeyim. Ama içim öylesine kıpır kıpır ki muhtemelen çok geçmeden yeniden yola düşeceğim. Seferin ikinci perdesi arka planda yükleniyor. Yine pek güzel niyetler, kavuşulası harika can’lar, güzel coğrafyalar var gündemde ve muhtemelen yine önümde bir plan dahilinde dizilmeye başlayacaklar yavaş yavaş. Ben ise sadece eyvallah diyerek yapmam gerekeni yapacağım; yaşama ve işaretlerine uyum sağlayacağım.

O zamana kadar ise buraların, buradaki can’ların, ev hâllerinin, uzun zaman sonra yemek yapmanın, pazara gitmenin, denizin tadını çıkarmaca; bir de tüm bu yolculuğu sindirmece…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir