Göçebe günler – vol.3
Yazının şarkısı Yolda’dan gelsin: Yolaçık
Heyya heyya,
Yıllar sonra yeniden blog yazmaya başlıyorum. Ne kadar akacağını bilmemekle birlikte şu sıralar içimde belli belirsiz dolaşan ve yazmadan topraklayamayacağım bir sürü şeyi ancak böyle ete kemiğe büründürebileceğim. Yani öncelikle kendim için yazıyorum ve fakat elbette ki birilerinin okuyacak olması motivasyonuyla da yapıyorum bunu. Yoksa git, günlüğüne yaz dii mi ama :))
Haa bu süreçte hiç yazmadım değil elbette. Uzunca bir süredir instagram hesabımda post olarak bi’şeyler not düşüyorum ve şimdi ise oradaki karakter sınırlandırmasına uğramaksızın akmak istiyorum.
İçimde dolaşan şeylere yakın zamanda gelebilmeyi ummakla birlikte bu yazıda üçüncü kez göçebe günlere geçişimin haberini vermek ve buna dair olan biteni dillendirmek istiyorum.
Eğer ki beni yakın zamanda takip etmeye başladıysanız ya da yakın zamanda arkadaş olduysak geçmişimi çok bilmiyor olmanız olasılığı yüksek. Bundan önce iki göçebelik maceram daha olmuştu: bir tanesi Eylül 2012 – Mayıs 2014 arasında vuku buldu* ve kırsala yerleşme ile son buldu, diğeri ise 2017’nin Haziran’ı ile Eylül’ü arasında çok daha kısa bir dönem idi.
* O günlerde göçebe günler isimli blogda birçok yazı ile yaşadıklarımı sıkça not düşüyordum, okumak isteyenleri buraya alabilirim; ayrıca 2016 yılında tam da bu dönemde yaşadıklarımı ve aynı dönemde yazıp çizdiklerimi bir araya getirdiğim bir topluluk destekli kitabım var, ismi “Yeni”ye Doğru, onu okumak isterseniz de şu bağlantı üzerinden indirmeniz mümkün.
***
Evet efendim, üçüncü göçebelik günlerim 12 Temmuz Cuma günü başladı. Bana yıllar sonra ilk kez -9-10 aylığına- şehirde yaşama kapısını açıveren son geçici evimdeki eşyaların çoğunu o gün taşıdıktan sonra (kalanını dün taşıdık) ilk durak olarak Şeyma’da kaldım ve cumartesiden itibaren ise Burcu’ya geçtim. Bir hafta kadar daha bu civarda takıldıktan sonra haftaya çarşamba itibariyle çoğunlukla Kuzey Ege ve Marmara’da -ve bir noktada Eskişehir’de- olacağımı sandığım 40-45 gün beni bekliyor. Ondan sonrası için de muhtelif niyetler, ihtimaller var ama şimdi uzun uzun yazmayayım; sadece şunu belirteyim ki bu seferki göçebeliğin 2025 bahar aylarına kadar sürmesini bekliyorum.
“Peki neden yine göçebelik? Neden efendi gibi evini barkını kurmuyorsun bre adam?” diyenler var mı aranızda? :))
Şöyle ki: “Benim evim neresi? Köyüm, kasabam, şehrim hangisi? Hep yan yana olmak istediğim insanlar kimler?” gibi soruların berrak yanıtlarına ulaşmakta uzun zamandır zorlanıyorum. Pek güzel seçeneklerim var ve bunların bazılarını deneyimledim ama hiçbir yer net bir şekilde “gel gel” demiyor. Hiçbir yere, hiçbir topluluğa, hiçbir bölgeye güçlü bir aidiyet hissetmiyorum. Aidiyet katsayımın yükseldiği zamanlar olmuyor değil ama öyle kalmıyor, değişiyor da değişiyor. Hâl böyle olunca da bir yere yerleşmeyi erteliyorum bir süredir.
Yine yakın zamanlarda tanıştıysak/takipleştiysek bilmezsiniz, aslında Gökçeovacık’ta (Fethiye) 2017-2022 arası yaşadığım 5 yıl bunu zaman zaman epey hissetmiş idim. Gerçi gözüm(üz) yine başka olasılıklara bakmıyor değildi ama net bir şekilde “evim”di orası. Ne zamanki 2 yıl 3 ay kadar önce ev sahibi evden çıkardı beni, ardından iflah olmadım ve geçici evleri mesken tuttum. Önce Gökçeovacık’ta başka bir ev tuttum ama asla yerleş(e)medim, ardından kendimi İzmir’de iki ayrı evde yaklaşık birer yıl yaşarken buldum (Sedeflerin Yelki’deki evinde şehre yeniden yaklaşırken Elif’in merkezdeki evinde 10 küsur yıl sonra bayaa bayaa şehirli oldum yeniden). Bunların her biri geçici adımlar idi ve özellikle İzmir’deki evler büyük lütuf idi. Her ikisi de hazır düzene konduğum güzel fırsatlardı ve yıllar süren kırsal hayattan sonra hafiften şehre yeşillendiğimi hissettiğim zamanlarda bana kucak açtılar. Güzel de deneyimlerdi, bana güzel katkıları ve kolaylıkları oldu ve sürelerini doldurduklarında buralardan ayrıldım.
Geçtiğimiz günlerde bu son evden de çıktıktan sonra, nerede/nasıl bir yaşam kuracağım konusunda netlikte olmadığımdan mütevellit yaz aylarını göçebe olarak geçirmeye, Eylül-Ekim civarında yeniden şapkamı önüme koyup ne yapacağımı düşünmeye epeydir karar vermiştim zaten. Derken Kasım ya da Aralık’ta Koray ile gerçekleştirmeye niyetlendiğimiz 4 aylık Asya yolculuğu gündeme düşünce göçebeliğimi biraz daha uzatacağım, ne yapacağımı ise Asya dönüşü kararlaştıracağım kararı kendi kendine oluştu. Velhasıl şimdi Asya yolculuğuna kadar orada/burada takılacak, ardından uzak diyarlara gidip gelecek ve ardından yeniden yerleşikliğe geçeceğim diye düşünüyorum.
Bu geçici evler gerçekten pek güzel ve kolayca oluveren, karşıma çıkıveren olanaklardı ancak yüksek oranda belirsizlik dozu ile yaşamaktan yorulduğumu ve sıkıldığımı fark ediyorum. Yaşam her daim bir sürü belirsizlik içeriyor zaten, amenna, lakin en azından birkaç konunun daha net ve berrak olması (olabildiği kadar elbet) beni kolaylaştıracak aslında. Büyük eşyalarım olmasa bile oradan oraya taşınmanın zorluğu bir yana, şimdiki gibi durumlarda bir yere de değil, fazla eşyaları depoya taşıma ve istediğim an onlara ulaşamama, yeniden bir yere adım atarken de onları bir kez daha taşıma gibi zorluklardan da baymış durumdayım.
Umuyorum ki 2025 Bahar’ında veya her ne zamansa, artık yerimi, yurdumu, yuvamı bileyim.
Bu şimdilik giriş yazısı olsun, sanıyorum ki burada kendimden ve içimden geçenlerden haber vermeye devam edeceğim.
Şuraya da oturduğum yerden vesikalık bi özçekim koyayım :))



