bize dair

sevgililik, arkadaşlık, tek eşlilik, çok aşklılık …

Arkadaşlık ilişkileri nadiren bitiyor, büyük sıkıntılar yaşamadığımız sürece ayrılmıyoruz dostlarımızdan; olsa olsa zaman zaman uzaklaşıp yakınlaşıyoruz. Yine çoğu zaman, çok fazla sorgulamıyoruz da; bunun ne olduğunu, ne zaman başladığını, nasıl gittiğini… Daha kendi hâlinde gidiyor sanki arkadaşlık ilişkilerimiz.

Oysaki sevgililiklere, romantik ilişkilere bakışımız farklı. Daha net bitiş ve başlangıç an’ları olsun istiyoruz. Tanımlamak, netlemek istiyoruz (“Şimdi biz neyiz?”). Zira güvende hissetmiyoruz. Tanımladıktan sonra da yapışıyoruz tanımlarımıza, güvenli (!) limanlarımıza. 

Ayrıca yine sevgililikleri daha çok sorguluyoruz. İyi mi gidiyor, kötü mü; yakın mı hissediyoruz, uzak mı; devam edecek gibi mi, yoksa sönüyor olabilir mi? Dalgalanmaları daha yakından takip ediyor, daha fazla endişe yüklüyoruz bu ilişkilere. Endişeler ise kendi kendilerini doğruluyorlar ve bir süre sonra çoğu ilişkiyi çöküşe götürüyorlar sanki.

Bu tanımlama ve sürekli sorgulama ihtiyacı, tek eşlilik kültürünün getirdiği bir durum olsa gerek. Dostlarda, arkadaşlarda böyle tanımlamalara gerek kalmıyor, zira bir dostumuz varken bir tane daha olmasında, bir diğeriyle kahve içmekte bir sorun görmüyoruz. Yakınlaştığımız, daha fazla zaman geçirip daha fazla şey paylaştığımız kişiler zaman zaman değişiyor ve bunu bazen fark etmiyoruz bile. Kendiliğinden oluyor zira ve nadiren bunun üstüne kafa yoruyoruz. Doğal bir akış var sanki orada. Tüm ilişkilerde bulunan yaşam-ölüm-yaşam döngülerini, arkadaşlık ilişkilerinde büyük oranda kabul etmişiz ve çok daha az endişe yüklüyoruz bunlara.

Sevgililik öyle değil. Tüm bu karmaşada, binbir güçlükle birini (“the one”ı) bulmuşum, çok dikkatli olmalıyım. Her an gözüm üstünde olmalı ilişkinin: Ne oluyor, nasıl gidiyor, ne yapmak lâzım… Gözüm üstünde olmalı karşı tarafın: Beni hâlâ seviyor mu? Ne zamandır söylemiyor da… Beni hâlâ beğeniyor mu? Başkasına bakıyor mu? Ya bakarsa? Ya giderse? Ya onu kaybedersem… Dikkatli olmalıyım, özenli olmalıyım, doğru davranmalıyım, kaybetmemeliyim…

Çünkü sadece O var hayatımda. O’nu seçtim ve O da beni seçti. Çünkü romantik ilişkiler bunu gerektirir; birim zaman aralığında bir kişiyi sevebilirim. Başkasını sevemem, başkasına göz ucuyla bile bakmamalıyım. Bakarsam yanlış yaparım. İhanet etmiş olurum. O da yalnızca beni sevsin. Başka kimseyi beğenmesin, kimseyle bakışmasın, kimseyle flört etmesin. Çünkü sadece Ben varım hayatında. Ben’i seçti ve Ben de onu seçtim.

Sevgililik böyle bir şey, birbirimizin her şeyi olmalıyız. Birlikte gülmeli, birlikte ağlamalı, birlikte yemeli, birlikte tatil yapmalı, sadece ikimiz sevişmeli, en güzel yemekleri birbirimiz için yapmalı; mutfakta aşçı, sokakta efendi, yatakta ateşli olmalıyız; ve bunların hepsini her an yapabiliyor olmalıyız. Bir ya da birkaçı sekteye uğradığında sorun var demektir. Çok dikkatli olmalıyız. Üstüne titremeliyiz ilişkinin ve birbirimizin.

Özen göstermek iyi de iş titremeye gelince sıkıntı, bunun korku titremesine dönüşmesidir. Korkuyla titrediğimiz takdirde ise hatalar yapma olasılığımız artar, hatta kaçınılmaz olur.

***

Peki ne yapmalı? Nasıl etmeli de daha hafif yaşamalı şu romantik ilişkileri, sevgililikleri?

Buna bir formül vermeye cüret edecek değilim. Yukarıda tek eşlilikte yaşanan sıkıntılardan bahsettim ama bu sıkıntıları, çok eşlilik/aşklılık tecrübelerine ve denemelerine, oldukları gibi taşıma ve çok daha fazlasını davet edip ortalığı iyice karıştırma ihtimali hiç de az değil.

Yine de son birkaç yıldır çevremdeki birçok kişinin (ben dâhil) buna dair kafa-kalp yorduğunu, bunu bir şekilde denediğini ya da en azından denemeyi düşündüğünü, bunun çiftler arasında konuşulduğunu, bir şekilde gündemde olduğunu gözlemliyorum. Epey çetrefilli bir yol bu ve iki kişinin bir başlarına kotarabilecekleri bir konu da değil. Free love (özgür sevgi/aşk) konusunda sıra dışı deneyimleri olan bir topluluk olan Tamera‘dan (Portekiz’de bir eko-köy) akan deneyimler, bunun ancak ve ancak topluluk desteğiyle kotarılabilecek bir konu olduğu konusunda gayet kesin bir çerçeve çiziyor. Gerçekten de sevgi dediğimiz şey öylesine kirlenmiş, öylesine korku dolu ki hemen hepimiz bir şekilde kıskançlık, yetersizlik, sevilmeme gibi -aslında özümüzde olmayan ama bir şekilde üstümüze yapışmış- zorlu duygularla cebelleşirken böyle bir şeyi bir başımıza denediğimiz takdirde bunların altında ezilme ihtimalimiz çok ama çok yüksek. Velhasıl bu zorlu işe girişmek isteyenlerin desteğe ihtiyaçları oldukları bariz.

***

“sevgililer” – Ebru Adıyaman

İllaki çok aşklılık vb. deneyimler için değil; her koşulda, hepimizin birbirimizin desteğine, şefkatine, ilgisine ihtiyacı var. Daha klasik bir ilişki yaşamak -ya da bu tarz bir ilişki yaşamamak- istiyorsak da yazı boyunca değinmiş olduğum zorluklarla sağlıklı bir şekilde ilgilenebilmek için, yine desteğe, yine topluluğa, yine şefkate, sağlam kucaklaşmalara, paylaşacak güzel kalplere ve ağlanacak omuzlara ihtiyacımız var.

Birbirimiz için gerçekten burada olmaya ihtiyacımız var.

Not: Çok aşklı bir deneyime dair kısacık ama bence çok kıymetli bir video var, bağlantısı şurada: https://www.facebook.com/playgroundenglish/videos/555481678118500/ (Dili İspanyolca ve İngilizce alt yazılı)

————————————————————–


Blog yazarının üç notu: 
1 – Eğer yukarıdaki veya başka bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa ve bunun sonucunda bana bir karşılık armağanı iletmek istersen (para veya diğer) bana ulaşır mısın? 

2 – Bu blogdaki ve hayattaki tüm üretimim, bütünden beslenip bütüne akmaktadır. Hiçbir hakkı saklı değildir. Her türlü üretimimi, izin almadan, kısmen ya da tamamen paylaşabilir, çoğaltabilirsin. Kaynak gösterirsen memnun olurum. 

3 – Belki bilmiyorsundur, benim bir kitabım var, ismi “Yeni”ye Doğru. Okumak istersen, facebook sayfasına giderek en üstte sabitlenmiş olan iletide, onu nerelerde bulabileceğini öğrenebilirsin. Olmadı, yaz bana.

emreertegun@gmail.com

4 Yorum

  • berk

    Çok basit bir çözümü var: Beklentiler. Karşımızdaki kişinin bizi sevmesi dahil hertürlü beklentimizi sıfır seviyesine indirirsek kimse kimseden bisey beklemez. Herkes herseyi istediği icin yapar. Beklentiler dönüp dolaşıp gerçekleşmeme endişesi ile titrememize sebep oluyor.iyi beklentiler kotu endişelere yol açıyor.

  • emre

    Teşekkürler Berk. Çok katılıyorum ve hatta tam da buna dair epey bir konuşmuşluğum, yazmışlığım vardır.

    Tabii bunun "basit" olduğu kadar "kolay" olmadığının altını çizmek istedim.

    Bir de kıymetli bir dostumun "Beklentilere bu kadar karşı olmamız da doğru değil, bekleyelim ki olsun, düşleyelim ki vücut bulsun."vari cümleleri var; ki yabana atamıyorum.

    Galiba, birbirimizden olan beklentileri en aza indirmek ama yaşama, yaşayacaklarımıza dair beklentileri -tam aksine- en üst, en güzel, en muhteşem yerlere çekmek ve bunun yaratımını mümkün kılmak güzel bir nokta olabilir.

    Hımm, buradan yeni bir yazıya geçebilirim. ((:

  • özgür Aydin

    evren icin sonsuz büyük diyoruz, bu sonsuzluk göreceli de olabilir, ancak biliyoruz ki biz samanyolu´n da ki makro ve mikro manyetizma yasalarinin gecerli oldugu bir boyutdayiz ve icinde bulundugumuz zamanin modernitesinde §ekillenmi§ medeniyet birakin evrenin yasalarina, daha henüz yeryüzü topraginin dogasi olan ce§itlilik ve uyumluluk yapisina dahi uygun degil, söz konusu yasa coklu yapilar diyebilecegimiz poli -poly kozmik yapilardir, oysa modern toplumun medeni yasalari, geli§memi§ dedigimiz yapilar ve yaygin olan inanc degerleri mono yapilari gizlice anla§mi§lar gibi hep birlikte desteklemektdirler,,,oysa monoteik yapilar ne insanin ne de doganin dogasina uyumlu olmadigini birakin bilgi sevgisi olan felsefeyle tarti§mayi, pratik de uygulamalarindan ya§anilan facialarla sonuclanan tükenmi§likle binlerce yildir kendisini tekrar edip duruyor,,,,dolayisiyla bu bilince ula§anlarin kendi aralarinda dahi olsa egolarini bir kenara birakip, §arki sözlerinden de duydugumuz melamet hirkasini kendi eynimize girip ya§ayarak evrene bizden yayilacak olan enerjiyle hem kendimizi hemde degi§imi gercekle§tirmenin mutluluguyla var olmak en güzeli. 🙂 Selam sevgi ve saygilarimla.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir