bana dair

EE – 43, Geçici barınma uzmanı – IV

Ve sonunda doğrudan blogda yazıyorum bu yazıyı. Instagram’ın yer kısıtı ile daha fazla sınırlanmak istemiyorum zira. Serinin ilk üç yazısı halen Instagram’da bu arada ama onları da buraya taşıyacağım ilk fırsatta.

Üçüncü yazıyı ve seriyi sonbaharda Burgazada’da Derya ile bir ev paylaşacağımız haberi ile bitirmiştim lakin işler yine değişti sayın seyirciler. Aynı günlerde Derya’nın da benim de konuya dair kafamız karıştı ve bir süre daha demlendikten sonra geri adım attık. Derya’nın soru işaretlerini buraya taşıyacak değilim elbette, benimki ise bir yandan Olya ile daha uzun zaman geçirme niyetlerini demlerken diğer yandan başka biriyle ev paylaşmanın bu niyeti kısıtlayacak olduğu gerçeği idi. Bunun farkındaydım elbette ama binlerce konu başlığı ile aynı anda dans ederken bir şekilde önceliklendirmediğimi fark ettim. Neyse sonuç olarak o hikâyeden şimdilik vazgeçtik ve Olya ile bir adım atmak üzere müzakerelere başladık.

Epey yükselmiş olduğum Ada seçeneğini onla değerlendirmek seçeneklerden biri idi, diğeri ise Güney’de bir yerde bir ev bulmak ve orada takılmaktı. Ben kendi adıma birincisine daha yakın hisseder ve İstanbul konusundaki heyecanımı sürdürürken Olya’yı düşündüğümde bizi ikincisini seçmiş bir şekilde görüyordum hep. Olya ise Ada fikrine kapalı olmamakla birlikte Güney’de olmayı tercih ediyordu. Buralarda daha rahat edeceğini, daha kolay uyum sağlayacağını düşünüyor, seziyordu zira. Öyle mi böyle mi derken Güney’de karar kıldık, onun ülke değiştireceğini ve büyükçe bir adım atacağını düşünerek bu deneme turu* için onun istediğini seçmek bana daha doğru hissettirdi zira.

* Deneme turundan kastım şu: Biz aslında bir yıl kadar önce tanıştık ve o gün bugündür ben üç kere onu ziyarete gittim, o iki kere Türkiye’ye geldi. Bunların en kısası 6, en uzunu 15 gün sürdü; yani hep kısa süreli bir aradalıklar. Bunun dışında Tayland’da 53 gün geçirmişliğimiz var aslında ama o da yol hâlleri, sürekli karar alma baskısı ve gerginliği, otel odalarında ev hissiyatını yaşayamamalarla geçtiği için bir yandan epey keyifli olsa da zorlu bir süreç idi. Ve daha Şubat’ta Tayland’dan ayrılmadan önce, Türkiye’de bi’ 2 ay geçirme ve daha sakin, ferah, huzurlu bir ortamdayken nasıl olduğumuzu görme niyeti koymuştuk ama bir şekilde bunu gerçekleştirmemiz şimdiyi (bu satırları yazdığım an itibariyle “yarın”ı) buldu.

Dolayısıyla altıncı geçici barınma yerim(iz) için Güney’de arayışlara başladım. Öncelikli olarak annemlerin yaşadığı Alanya ve uzunca bir süre bir köyünde yaşamış olduğum Fethiye’den dönemlik evler baktım, birkaç emlakçıyla görüştüm. Derken bir gün eşe dosta haber saldım ve şu sıralar bir süre seyahate vs çıkıp evini emanet etmek isteyebilecek birileri olup olmadığını sordum ve hemen ertesinde de yıllar önce kurduğumuz, benim de epey emek vermiş, aktif bir şekilde moderasyon yapmış olduğum Güneybatı Dayanışma Ağı isimli facebook grubunda da bu soruyu sordum ve bam!!!

Paylaşımı yapmamla Gül’ün bana yazması bir oldu. Meğer Fethiye-Yanıklar’da emeklilik projem dediği çok tatlı bir ev yapmış kendisine ve burayı bir süredir kullanmıyorlarmış; mesajımı görünce pek de sorgulamadan içinden gelen çağrıyı bana iletmiş. Gül dört yıl kadar önce yapmış olduğum bir çalışmaya katılmıştı, ardından pek iletişimde kalmadık; hâlini, enerjisini hatırlıyordum sadece. O ve eşi Mehmet ile yapmış olduğumuz telefon görüşmesi pek tatlı geçti ve istediğimiz an gelebileceğimizi söylediler. Bu arada evin ve bahçenin fotoğraflarını da paylaştılar ve gerçekten de hayal edebileceğimin ötesinde güzellikte bir evmiş meğer.

Bu konuşmadan 10 gün kadar sonra İzmir tarafında yapmam gerekenleri yapıp eşyalarımı alıp buraya geliverdim. Evin tarifi, anahtarı nerede bulacağım gibi tüm bilgileri eksiksiz paylaştı benimle. Tüm bu süreçteki iletişimimiz de çok tatlıydı zaten. Geldiğim gün “evine hoş geldin” diye mesajlar atan bir insan mesela kendisi… Eve girdim, fotoğraflardan da güzel olduğunu gördüm ve zaten şüphem yoktu ama son üç yıldaki altıncı geçici barınma yerim olacağı iyice netleşmiş oldu. Şimdi iş Olya’yı beklemeye ve o sırada eve biraz biraz yerleşmeye kalmıştı.

Bu arada sağ olsun, evde kalmamız için son derece sembolik bir ödeme istedi bizden; bir de bahçede destek ihtiyacı olan işler varmış, zaman zaman onlara el atacağım. Canıma minnet, zaten özlediğim işler bunlar.

Bu arada yaşamın bana bunca güzel davranmasına nasıl şükran doluyum anlatamam. Bütün bunların tesadüf, şans vs olduğunu sanmıyorum. Tabii ki kanıtlayamam ama yaşama olan güvenimin, zorlandığım zamanlarda bile hafiflikle durabiliyor olmamın, bir de bunca yıldır hiç taviz vermeksizin çalışmalarımı ve zamanımı armağan ekonomisi çerçevesinde paylaşıyor olmamın bir şekilde yaşamımı kolaylaştırdığını düşünüyor, sanıyorum. Bu yıl çok az çemberli alan açmış olmam nedeniyle gerçekten inanılmaz az para girdi bütçeme ve fakat başta kira ödememek (ya da sembolik kiralar) olmak üzere yaşamın birçok konuda sürekli desteklemeleri sayesinde -bu yıl özelinde ekside olsam da- ekonomik olarak pek de zorlanmadan geçiyorum hayatın içinden. Elbette ki yaptığım her harcamada daha da özenli, dikkatli olmam gerekiyor ama buna karşın içimden gelmeyen, kalbimde çağrı duymadığım işler yapmak zorunda kalmadığım için değdiğini düşünüyorum.

Bütün bu güzellikler bir yana, şakayla karışık kendime koymuş olduğum titrin değişme vaktinin gelmiş olduğunu umuyorum. Her ne kadar karşıma bu kadar güzel fırsatlar çıkagelse de birkaç yıldır süregiden bu geçici barınma uzmanlığının artık bir yerde sabitlenmesi, daha kalıcı bir adım atma istek ve ihtiyacındayım. Hiçbir şeyin kalıcı olmadığı aşikar olan yaşamda bundan kastım elbette ki illaki ölene kadar yaşayacağım yeri belirlemek değil fakat iki ay, altı ay ya da dokuz ay sonra her şeyin yeniden değişeceği bilgisi ile yaşamaktan da epey yorulmuş durumdayım. Umuyorum ki bu ev, yaşam yolculuğumu nelere ve nerelere evirmek istediğim konularında berraklaşmalara, netleşmelere vesile olsun.

Velhasıl yaklaşık 10 gündür buradayım. Fethiye’nin en sevdiğim taraflarından biri efsane ötesi üretici pazarıdır, gelişimi bile ona göre programladım; perşembe akşamı buraya geldim ki cuma günü pazara gidebileyim. Yıllarca alışveriş yaptığım dünya tatlısı ablalarımdan, abilerimden (çok çok özlemiştim) mis gibi yiyecekler aldım; evde yemek yapmaya başladım. Ayrıca buradaki arkadaşlarımı görmeye başladım ufak ufak.

Yarın da Olya hanım kızımız geliyor, köpeği Joe ile birlikte. Şimdi sakin, keyifli bir ortamdayken tek tek ve birlikte nasıl olduğumuza bakma vakti. İlişkiye dair her şey yolunda giderse, bunun neye ve nasıl bir şekle dönüşeceğini de merakla bekliyorum.

Not: Kimsenin ilgisini çekmeyecek aslında ama yazmazsam eksik hissedeceğim, zira tarihe doğru not düşmek istiyorum :)) Aslında bu benim yedinci geçici barınma yerim olarak da düşünülebilir, zira 2024 Ağustos’unda İstanbul’da neredeyse bir ay gayet de sabit bir şekilde sevgili Ömer’in Üsküdar-Çiçekli’deki çok sevdiğim evinde kalmıştım. Yani orada-burada iki-üç gün kaldığım evlerden farklı idi onun da statüsü. Şimdi dönüp diğer yazıları değiştirmeyeyim ama burası da kayıtlara geçsin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir