aşırı şükür
Dünya değişiyor, çünkü Emre değişiyor. Emre değiştikçe Emre’nin dünyası, Ayşe değiştikçe Ayşe’nin dünyası, başkaları değiştikçe başkalarının dünyası değişiyor; bu olurken “bütün ve tek” olan dünya da boş durmayıp değişiyor. Zira kendisi, hepimizin dünyalarının kocaman bir bileşkesi. Çözümü, iyileşmeyi, şifalanmayı başkalarından beklememek ne büyük bir özgürlükmüş! Bugünlerde iyice idrak ediyorum.
Emre’nin dünyası çok değişti gerçekten. Geçtiğimiz günlerde yapmış olduğum basit bir hafta sonu yolculuğunun bilançosu, her gün yaşadıklarımın, yeni dünyamın bir özeti belki de…
Normal şartlarda yolculuk yapmak maliyetli bir iştir. Buradan Bafa Gölü kıyısındaki o güzel mekana gidip gelmek yaklaşık 70 TL’ye mal olur, benim yolculuğum ise 2 (yazı ile iki) TL’ye mal oldu. O da Cumartesi sabahı köyden Dalyan’a ve Pazar akşamı Dalyan’dan köye kayıkla geçmekten ibaret (1+1 TL). Kalan yolu otostopla kat ettim.
Normal şartlarda buradan oraya giderken 4 araç değiştirilir, her indi bindide sıkılınır, yanında oturan kişi ile hiçbir şekilde göz göze gelinmez, konuşulmaz, en ufak temastan uzak durulur vs. Benim yolculuğumda çok güzel insanlar çıktı karşıma (bunun sonucunda da güzel alışverişler). Giderken, önce Dalaman Havaalanı’nın üst düzey bir yöneticisinin aracına bindim. Dalyan’da yaşıyor, yeni gelmiş, pek çevre oluşturamamış. Onu hızlıca önce kendimizle, sonra kafasının uyabileceği insanlarla tanıştıracağım<ız>. Takım elbisesiyle işe giderken benim şortuma, hayatıma özendi. Gece 3’te işten gelmiş, sabah 8’de geri gidiyordu… Sonra Fethiye adliyesinde çalışan, Aydınspor’un engelli basketbol takımında yer alan ve yapacakları maç için aracına atlayıp yola düşen Ali Abi’nin aracına bindim. Yolda benden başka 2 kişiyi daha aldı, ben Yatağan sapağında indikten sonra birilerini daha almış olabilir. Oradan bir tırla Milas’a kadar gittikten sonra Ordulu Ayhan Abi ile tanıştım. Epey büyük işlerle meşgul; büyük gelirler, büyük borçlar vs. Ay sonunda şu kadar para ödemesi var ve beş kuruşu yok. Ordu’da kırsalda 600 metrekarelik ev yaptırmış ama gidecek vakti yok (yılda iki hafta gidebiliyormuş). Benim hayatıma özendi, imrendi. Ordu’daki arazisinde eko-turizm vs. yapmayı, -ve galiba- orada yaşamayı düşlüyor. Ama olmuyor, yapılacak önemli işler var (!). Numaramı aldı, mutlaka arayacağını söyledi; elimden herhangi bir destek gelirse seve seve sunacağımı söyledim. Hemen de aradı valla, dün. Kısa bir hatır sormak için aramış, sadece hoşbeş ettik, yeniden arayacağını söyledi. Bilmem kaçyüz bin liralarla oynayan bir adamın böyle heyecanlanmasına vesile olmak ne büyük mutluluk!
Normal şartlarda, çoğunluğu tanımadığın insanlardan oluşan bir buluşmaya giderken çekinilir, çok rahat olunmaz vs. Benim hayatımda tam tersi. Halihazırda işleyen bir otelin bir şifa çiftliğine dönüştürülme niyeti doğrultusunda beyin ve kalp fırtınası yapmak üzere gittim oraya… Kendimce katkımı sunmaya çalıştım… İkisini tanıdığım, sekizini tanımadığım bir grubun içine girdim. Tanıyor ve seviyor olduğum iki kişiyle daha da yakın bağ kurduğumu hissettim, geri kalan 8 kişinin ise hepsini çok sevdim. Emre’nin topluluğu, ağları, önüne çıkan farklı seçenekleri genişledikçe genişliyor. Emre artık kimi seveceğini şaşırıyor. Güzel insanlar tanıdıkça ve kaçınılmaz olarak araya yollar girince hasretlik çekilen insan sayısı da artıyor. Ama bu da böyle bir dönem işte. Hem “Ayrıldık, uzak kaldık” vs.den ziyade “İyi ki tanıştık, iyi ki birlikte bir iki gün geçirdik” diye düşünmeyi seçiyor.
Dedim ya, yolda masraf yapmadım. Bunla da kalmadı, dünkü çemberimizden sonra kitabımdan bahsettim ve desteğe ihtiyacım olduğunu paylaştım. 3 kişi toplamda 140 TL ilettiler bana. Hayallerim(iz)e ortak olan üç kişi, bu hayal doğrultusunda kullanılacak 140 TL daha…
Dönüş yoluna düştüm, yine 4 araçla vardım Dalyan’a kadar. Önce Mardin Kızıltepeli Zeki ile keyifli bir yol ve muhabbet paylaştım, sonra 65 yaşında bir amca ile “hızlı” bir seyahat sonrası kendimi Muğla’ya attım (Evli olmadığımı ve buna niyetim de olmadığını öğrenince pek kızdı ama olsun. İnerken de “Bekarlığın sonu yok” dedi.) Oradan bir polis ile Ortaca’ya kadar geldim. Ne kadar güzel bir insandı. Aynı insanın sokaklarda bana ve(ya) arkadaşlarıma gaz sıkma ihtimali olduğunu bilmek içimi bir tuhaf yaptıysa da olsun varsın. Bu yolculuk ve sohbet, bana polislerle de bir olduğumu hatırlattı ya, bu bana yeter. İnerken “Dostum bizim arkadaşlara gaz sıkma n’olur!” diyecektim ama diyemedim. En sonunda da müzisyen Burak’la Ortaca’dan Dalyan’a geldik. “Hatun”un ailesi yemeğe çağırmış da, almış orkidesini gidiyordu. Hafif de gergindi. Nasıl geçti, bilmem ama yaprak sarmalar onu bekliyordu. Yaprak sarmanın olduğu bir ortamda olumsuz bir şey barınamaz bence.
İşte bir hafta sonunun ve yolculuğun bilançosu. Güzel insanlar tanıdım, güzel bir mekanla tanıştım, güzel hayallerin gelişmesine katkı sundum, kitabım için üç nefesin daha desteğine ulaştım, üstelik keyifli ve hızlı da bir yolculuk geçirdim. Hayatım ve -artık her ne demekse- kaderim için nasıl ve kime teşekkür edeceğimi şaşırıyorum bazen…
Ama bir ara çok sık kullandığım bir cümle vardı: Aşırı şükür*!
* Begüm ve Burcu’ya bu tabir biraz “aşırı” geldiği için bir de “aşkın şükür”ü türetmiştik. Artık hangisini severseniz…
—————————————–
Bildiğin -ya da bilmediğin- üzere 2012 Temmuz’undan bu yana, bilerek ve isteyerek çalışmıyorum. Yani klasik anlamda “çalışmak”tan bahsediyorum tabii. Zira aslında hiç olmadığım kadar üretim halindeyim, ayrıca -yeri gelmişken- son derece keyifli ve afiyetteyim. Bu üretim sürecinde ortaya çıkan şeylerin çoğu bugünün piyasasında “para eden” şeyler değil ama bu, onların kıymetini azaltmıyor, içim ferah. Kendim ve diğerleri için daha güzel bir yaşam düşü, bu konuya kafa ve kalp yorma, yazıp çizme, bi’takım uygulamalar yapma ve buna kendini adama ne zaman para etmiş ki…
Yok yok, katiyen şikayetçi değilim bu durumdan, hatta bunun için ayrıca şükran doluyum. Cidden! Hayatımı sürdürürken az miktarda da olsa (ayda birkaç yüz tl) paraya gereksinim duyuyorum ve yaptıklarım, bu parayı çoğu zaman “doğrudan” getirmiyor. Hep bi’takım dolambaçlı yollar… Neyse ki bu yolları da seviyorum. ((:
Diyeceğim o ki eğer yukarıdaki veya diğer bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa, bunun sonucunda da bana para veya başka bir armağan iletmek istersen: emreertegun@gmail.com adresinden bana ulaşır mısın?
7 Yorum
gökçe metin
merhaba Emre, hayat felsefelerimizin pek çok noktada benzeşebileceğini düşünüyorum ama yazını okurken pek çok otostoplu – maceralı yazıyı okurken olduğu gibi (kazasız belasız) akan keyifli yolculukların içinde ne kadar çok "erkek" olup hiç kadın olmadığını acı içinde farkettim. oysa ki bir bilgenin az söylediği gibi, kadın ruhu da -kanatları kırılmadığında- erkek ruhu kadar özgürdür bilirsin..ama bu bir erkek dünyası değil mi? ne yazık ki…"kadın başımıza" aşamadığımız ve hiç aşamayacağımız yollarda güzel insanlarla keyifli maceralar dilerim sana. bir kez daha içimde bu ülkede kadın olmanın sıkıntısıyla..
emre
Selam. İçindeki o kırıklığı hissediverdim okuyunca. Bunla birlikte tanıdığım 10 kişinin 7'si, birlikte yaşadığım 3 kişinin 3'ü, kendimize, içimize baktığımız herhangi bir etkinlikte -ortalama olarak- 10 kişinin 7-8'i, yoga sınıflarında 10 kişinin 9'u kadın.
Ben burada sadece otostopta aracına bindiğim kişileri andım, diğerlerini anma ihtiyacı duymadım. Yani yazı öyle akmadı. Fakat değişimin motoru açık ara kadınlar, cesaretin motoru açık ara kadınlar, kanatlarını açan kişilerin çok büyük kısmı kadınlar. Yollar erkeklerin belki ama değişimin anahtarı kadınlar.
emre
İlk satırda "tanıdığım" dediğim; bu seyahatte, gittiğim yerde tanıdığım kişiler…
gökçe metin
bu kadınları hayatın içine çok şairane bir biçemle katan harika bir yorum olmuş..sen nasıl benim kırıklığımı hissettiysen ben de onarma çabanı hissedebiliyorum ama sanırım ben çok daha somut ve burdaki lirizme uymayacak denli acı gerçeklerden söz ediyorum. şimdi yazsam, birden buraya üçüncü sayfa haberlerinin yüz düşüren gerçekliği sinecek. o yüzden kadına bu hoş ve esinleyici, kanatlandırıcı yaklaşımına teşekkürlerimi sunmakla yetineyim ben. daha özgür günlerin umuduyla..
karmacoma
Yazilarin kalbimde belki biraz arkalarda kalmis belki de yeni yeni ortaya cikan 'hayalimdeki hayat'in yazilmis daha da guzeli yasanmis hali. Bu nedenle sanki ben bunlari yasamisim da hatirliyormusum gibi hissediyorum ve de gercegimi netlestirmeme 'evet evet istedigim bu!' diyebilmeme hayatinla(blogunda paylastigin kadariyla) yardimci oluyorsun. Yasadigin guzellikler katlanarak devam etsin Emre.
emre
ohhh, ne mutlu bana!!
yardımcı olabileceğim daha fazlası varsa, lütfen yaz bana.
sevgiyle…
emre
sadece bir ekleme: üçüncü sayfa haberleri kadar benim yukarıdaki yorumda yazdıklarım da somut. nereye bakıyorsak onu görüyoruz. bu, olanları yadsıma, görmezden gelme değil elbette. ama umudu, güzellikleri çoğaltma arzusu…
barışla…