bana dair

“diş işleri” çağrım sonrası…

31 Aralık’ta, diş işlerim ile ilgili bir çağrı yapmıştım (bilmeyenler ya da hatırlamayanlar buraya); sonrasında olan-biteni paylaşmaya fırsat bulamadım bir türlü. Geç oldu ama güç bir durum yok; yaz gitsin.

Paylaşımım sonrasında o kadar fazla geri dönüş aldım ki neye uğradığımı şaşırdım. İletimi onlarca kişi paylaştı ve bunun sonucunda yirmiye yakın destek/öneri/fikir aldım. Bunlar arasında doğrudan diş hekimleri de var, eşi-dostu diş hekimi olan da, alternatif fikirler sunanlar da. Eksik not almadıysam, altı hekimle bire bir iletişim kurdum (bu sayı epey artacaktı ama frene basmak zorunda kaldım) ve hepsi de diş bakımımı üstlenmek istediklerini söylediler. Ve bunların birini bile yüz yüze tanımıyordum. Arkadaşımın eşi, arkadaşlarımın feysbuk’ta etiketlediği arkadaşları, yazılarımı okuyan ve ailesindeki diş hekimlerine beni yönlendirmek isteyen biri, kendi diş hekimine beni yönlendirmek isteyen ve masrafları karşılayacağını söyleyen başka biri ve daha fazlası…

Doğrudan diş hekimi yönlendirmeleriyle de kalmadı. Genel olarak paraya daha rahat erişebilmem için bana kompost solucanı yollamayı öneren ve bu solucanların ürettikleri komposttan maddi girdiye ulaşabileceğimi söyleyen bir arkadaşım; organik gıda karşılığında yardımcı olmak isteyebilecek bir diş hekimiyle beni yazıştırmak isteyen başka bir arkadaşım; tango dersi veren, diş hekimine ders vermeyi ve ondan para almak yerine benim diş tedavimi gerçekleştirmesini istemeyi düşünen başka bir arkadaşım…

Tüm bu fikirler ve destekler neticesinde Hatay’da, Ankara’da, İstanbul’da, -belki- İzmir’de ve -belki- Dalyan’da diş hekimlerine ulaştım. Zenginlik tam da bu olsa gerek; bir ihtiyacım olduğunda ve bunu paylaştığımda, destek yağma durumu… Aşırı şükür gerçekten!

Sonuç olarak, hiçbirini tanımadığım diş hekimleri arasından Ankara’daki Memduh Mazmancı’nın hastası olmaya karar verdim. Buradaki tek kriterim, o zamanki plan-programıma en uygun olan yere gitmekti; ki tam da o sıralar, Ankara ile başlayacağım bir seyahat görünüyordu ufukta. Ama tabii, Memduh’la tanıştığımda, lojistik kriterlerin çok ötesinde bir hoşlukla karşı karşıya olduğumu gördüm. Amalgam dolgulara ve kafama takılan tüm sorularıma sabırla yanıt verirken bir yandan da “Çok da büyütmemek lazım, nihayetinde ölüp gideceğiz.” diyen bir adam zira; tam benim kafa işte! İşini büyük bir özenle ve şefkatle gerçekleştirdi ve tüm bu süreçte kendimi epey gözetilmiş hissettim. Sadece diş hekimliği becerileriyle değil; arkadaşlığı, sohbetimiz, felsefeleşmelerimiz ile de içimde kocaman bir yer edindi Memduh. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ederim. Bu arada, muayenehanesine üç kere gittim (üç dolgu), üçünde de bu hizmetine mukabil nasıl bir karşılık istediği sorusuna bir yanıt almaya muvaffak olamadım. O kadar ince bir insan ki “Belki de sen sohbetinle, hayattaki duruşunla karşılığını çoktan verdin bile.” kabilinden cevaplarla kibarca geçiştirdi hep. An itibariyle sadece kitabımı ulaştırdım ona ama bir şekilde daha fazlasını da ona iletmek istiyorum. İlk fırsatta…

Haa, Memduh’a gidişim öncesinde de önemli bir kısım var aslında, ki benim için bir ilk gerçekleşti. Memduh, neye ihtiyacım olacağını önceden anlayıp ona göre randevu vermek istediği için benden panoramik diş röntgeni istedi. Araştırdığımda, bunu Fethiye Diş Hastanesi’nde veya Marmaris’te ücretsiz olarak çektirebileceğim bilgisine ulaştım. Fethiye bize daha yakın ama tam da o günlerde Datça’ya gidecektik ve geçerken Marmaris’te halledivermek istemiştim. Kazın ayağı maalesef öyle değilmiş, Marmaris’teki diş polikliniğinde o aletten yokmuş. Zaman darlığı içinde, bunu parasıyla, özel bir muayenehanede yaptırsam kaça patlar derken, Datça’da, arkadaşımın hekiminin muayenehanesinde bu cihazdan olduğunu ve 50 TL’ye çektirebileceğimi öğrendim. Bir daha Fethiye’ye git-gel; masrafı, zamanı derken değmeyecekti ve “tamam,” dedim, “bu seferlik de böyle olsun.” Atla deve de değilmiş nihayetinde.

O akşam Filiz Öztoprak’ın muayenehanesine gittim, cebimde elli liram. İçim de gayet rahat bu parayı verme konusunda. Yani bir sıkışıklık vs. hissediyor değildim. Ama yine de kafamın bir yerinde, o anki akışa da bağlı olarak, alternatif bir şeyler önerme fikri vardı. Yardımcısının yönlendirmeleriyle röntgeni çektirdik, sonrasında Filiz’le iki laklak etme şansı yakaladım. Önce röntgen üzerinden gördüklerini ve teşhisini paylaştı, sonrasında ise kendim için bir ilki gerçekleştirerek, diş için yapmış olduğum çağrıyı anlatmaya çalıştım; baktım geveliyorum, telefonun ekranından okuttum. “Sizle de böyle, alternatif bir karşılık ilişkisi kurabilir miyiz?” dedim; param olduğunu ama başka türlü ilişkilenmeleri sevdiğimi paylaştım, onun için fark etmediğini söyledi. O zaman ona bir kutu göndereceğimi söyledim ve bir hafta kadar sonra, içinde köyden portakallar-limonlar, yapmış olduğum bir ekmek, Begüm’ün kitapçıklarından bir-iki tane, Burcu’nun keçe işlerinden ufak bir şey vs.den oluşan ufak bir koli gönderdim ve ödemeyi bu şekilde gerçekleştirmiş oldum(k).

İnternet üzerinden muhtelif konularda destek çağrıları yapmaya çok alışkınım ama böyle bir şeyi, yüz yüze, hele ki hiç tanımadığım bir insana anlatmaya yeltendiğim ilk -ve şimdilik- tek örnek oldu bu. Çok da güzeldi valla. Harika hislerle keyifli bir alış-veriş gerçekleştirmiş oldum. Memduh’a ise hala borçluyum, o hiç beklemese de…

Diş işleri çağrısının akıbeti, işte böyleydi efendim.

Dişler de pek iyi durumda bu arada. ((:

—————————————–
Blog yazarının notu:

Bildiğin -ya da bilmediğin- üzere 2012 Temmuz’undan bu yana, bilerek ve isteyerek çalışmıyorum. Yani klasik anlamda “çalışmak”tan bahsediyorum tabii. Zira aslında hiç olmadığım kadar üretim halindeyim, ayrıca -yeri gelmişken- son derece keyifli ve afiyetteyim. Bu üretim sürecinde ortaya çıkan şeylerin çoğu bugünün piyasasında “para eden” şeyler değil ama bu, onların kıymetini azaltmıyor, içim ferah. Kendim ve diğerleri için daha güzel bir yaşam düşü, bu konuya kafa ve kalp yorma, yazıp çizme, bi’takım uygulamalar yapma ve buna kendini adama ne zaman para etmiş ki… 

Yok yok, katiyen şikayetçi değilim bu durumdan, hatta bunun için ayrıca şükran doluyum. Cidden! Hayatımı sürdürürken az miktarda da olsa (ayda birkaç yüz tl) paraya gereksinim duyuyorum ve yaptıklarım, bu parayı çoğu zaman “doğrudan” getirmiyor. Hep bi’takım dolambaçlı yollar… Neyse ki bu yolları da seviyorum. ((: 

Diyeceğim o ki eğer yukarıdaki veya diğer bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa, bunun sonucunda da bana para veya başka bir armağan iletmek istersen: emreertegun@gmail.com adresinden bana ulaşır mısın?

5 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir