bize dair

para – 3

İki gün önce yazmış olduğum para yazısı için buraya,

Dün yazmış olduğum para – 2 yazısı için ise şuraya buyrun.

***

Para serisine devam. Bu zorlu konuyu gerçekten çok önemsiyorum. Hayatımızın her alanına, attığımız her adıma, yapmak istediğimiz, yapabildiğimiz ve yapamadığımız her şeye o veya bu şekilde sızmış durumda. Ve biz, bu kadar önemli, bu kadar kocaman bir konuyu çoğunlukla görmezden geliyoruz ve üstüne konuşmuyoruz.

***

Sahi para nedir?

Para elimizin kiridir; para -özellikle de arkadaşlar ve akrabalar arasında- gizleyerek verilir, zarfa koymak icap eder; öylece verivermek ayıptır; parayı önemser gibi görünmek ayıptır; aslında çok umursasak da hiç umrumuzda değilmiş gibi yapmak çok önemlidir; para her gün sürekli karşılaştığımız, her gün sürekli mücadele ettiğimizdir; bazen eriştiğimiz bazen erişemediğimizdir; erişememek kocaman bir derttir ama erişmek de ondan aşağı kalmaz; şimdi bu parayı ne yapacağızdır, nasıl değerlendireceğizdir; dolar mı alsaktır, devlet bonosu mu, yoksa altına yatırmak ve yastık altında saklamak mı en akıllıcasıdır (varlığı da derttir yani); para inkâr etsek de en kıymetlimiz, en önemsediğimizdir; tanıştığımız kişiye sorduğumuz ilk soru nasıl para kazandığıdır (tabii kibarca ne iş yaptığını sorarız) ve dolaylı olarak üç aşağı beş yukarı ne kazandığını da bilmektir amaç; para, uğruna dağları yerinden oynattığımız, tüneller kazdığımız, her gün 9-5 (o da, şanslıysak) bir yerlere gitmemizin ve sevmediğimiz işleri yapmamızın müsebbibidir; para hep daha fazlasına ihtiyaç (!) duyduğumuzdur; alınacakların, tüketileceklerin, gelecek kaygısının sonu yoktur, (dünyanın ve ekolojik kaynakların dibi görünmüş olsa bile); hem ileride çocuklarımız ne yapacak?!tır; para birikir de birikir, saklanır da saklanır; akıllı olursan para parayı çeker, Nasreddin Hoca’nın kazanı gibidir, doğurur; para çürümez, bayatlamaz, eskimez; PARA TANRIDIR!

İhtiyacı olduğunu bilsek bile dostumuza vermekten imtina ettiğimizdir (ayıp olur yaa, koca insana para mı verilir) ama mesela dışarı çıktığımızda onun yemeğini-birasını ısmarlamak hiç ayıp olmaz (sanki bunları parayla satın almıyormuşuz gibi); ihtiyacımız olsa bile istemekten imtina ettiğimizdir (ayıp olur yaa, hem düşkün görünmeye ne gerek var; bankadan çekivereyim, hem faizler de düştü!); yoksullara vermektense -yine parayı kullanarak- erzak almayı tercih ettiğimizdir (parayı veren bizsek ne yiyeceğine de biz karar veririz)…

Kendi başına değeri olmayan, toplumsal mutabakattan ibaret bir şeydir.


Parayla ilişkimiz sağlıksızdır, ikiyüzlüdür, korkakçadır, samimiyetsizdir, sahtekârcadır. Kötü niyetimizden değildir bunlar, farkında bile değilizdir. Zaten samimiyetsizliğimiz, sahtekârlığımız önce kendimizedir. Bu ilişkiyi bu şekilde yürütmeyi öyle görmüşüzdür ve öyle de sürdürüyoruzdur.

Tek tek kurmuş olduğumuz sağlıksız, ikiyüzlü, sahtekâr ilişkilerin bileşkesi de başka türlü olacak değildir. Biz böyle böyle yaklaştığımız için para bugünkü hâlini almıştır; o bu hâlleri aldıkça ve TANRIlaştıkça, bizi şekillendiriyor işte. Çok büyük bir sarmalın içindeyiz. Bundan çıkmanın tek yolu, tüm bu sağlıksız durumu fark etmek ve sonrasında bu durumu değiştirmek için kendi adımlarımızı atmaktır. Parayla olan ilişkimizi şifalandırmaktan başka çaremiz yok. Onu, TANRImız olmaktan hizmetkârımız olmaya çekmediğimiz sürece içimizdeki ve dışımızdaki savaşların bitmesi mümkün değil. Aksi takdirde TANRImıza hizmet etmek için kendimizi görmezden gelmeye, tanıdık ve tanımadıklarımızı kırıp dökmeye, doğaya ve bütüne geri dönülmez zararlar vermeye devam edeceğiz.

***
Devamı gelecek…

—————————————–

Blog yazarının üç notu: 

1 – Belki bilmiyorsundur, benim bir kitabım var, ismi “Yeni”ye Doğru. Okumak istersen, facebook sayfasına giderek en üstte sabitlenmiş olan iletide, onu nerelerde bulabileceğini öğrenebilirsin. Olmadı, yaz bana. 

2 – Bu blogdaki ve hayattaki tüm üretimim, bütünden beslenip bütüne akmaktadır. Hiçbir hakkı saklı değildir. Her türlü üretimimi, izin almadan, kısmen ya da tamamen paylaşabilir, çoğaltabilirsin. Kaynak gösterirsen memnun olurum. 

3 – Eğer yukarıdaki veya başka bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa ve bunun sonucunda bana bir karşılık iletmek istersen bana ulaşır mısın?

emreertegun@gmail.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir