bize dair

kut’lu salgın

İçinden geçmekte olduğumuz süreç, insanoğlu olarak ne kadar kırılgan ve nâmuktedir olduğumuzu, her şeyi kontrol etme yanılsamamızın ne kadar da fos olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Ne küresel ısınma bizleri böylesine birleştirebildi, ne dünyada açlık çeken milyonlarca insan ve her gün ölen binlerce çocuk, ne yerlerinden edilen milyonlarca mülteci, ne petrol savaşları ne de suya erişimin hassasiyetinin her geçen gün artması… Hücre çeperi bile olmayan küçücük bir virüs, fiziksel temasımızı geçici olarak servis dışı kılmayı, içimizdeki her türlü korkuyu hoplatmayı, toplumsal hayatı ve ekonomiyi -bir süreliğine de- olsa sekteye (“felce” mi demeliyim?) uğratmayı becerdi. Helâl olsun. Yani, şey… Hayrolsun.

O sırada, diğer bir boyutta ise müthiş fırsatlar kendilerini gösteriyor…

***

Dünyada başka türlü bir salgın başlatabilir miyiz? Bulunduğumuz her an’ı kutladığımız ve kutsadığımız; gereksiz kaygı ve endişeleri yavaşça yere bırakıp içinde yer aldığımız zaman ve mekânı daha keyifli, daha neşeli, daha yaşam dolu ve maceralı kılmakla ilgilendiğimiz bir döneme geçebilir miyiz?

Sadece sevginin kılavuzumuz olmasına izin verip tüm yaşama bu rehberlik üzerinden bakabilir, sadece onun emri altına girmeyi seçebilir miyiz?

Baktığımız her yere, bulunduğumuz her an’a sevgiyi giydirebilir miyiz? Var olan tüm yargıları, düşünceleri, büyük kısmı çöp olmaktan ibaret birikmiş bilgileri bir kenara bırakıp “sevgi olsa ne yapardı?” sorusu üzerinden ol’duğumuz ve bunun uzantısı olarak eyle’diğimiz bir yaşam modeline geçebilir miyiz?

Bunun yollarını birlikte arayabilir, her birimizin kendi yol’una kavuşmasını, kendi menzilini belirlemesini birlikte sağlayabilir miyiz? Tüm yargılardan, ezberlerden uzak; sadece sevginin neferi olarak, her birimiz tek tek kendi rengiyle ve aynı zamanda birlikte yürüyebilir miyiz bu yolu? Bu yola girdikten sonra da birbirimizi kollamaya, desteklemeye devam edebilir miyiz?

Görsel: Gamze Özer

Yaslarımızı da, kutlamalarımızı da aynı özen ve dikkatle onurlandırarak bir potada eritip hepsini dibine kadar yaşayabilir ve yaşamımızı bir şölene dönüştürebilir miyiz?

Her an’ımızı büyük bir ciddiyetle yaşarken (bir sincap gibi mesela!) bir yandan da ben dediğimiz şeyi çok da ciddiye almadan, hafif bir şekilde yaşamanın yollarını birlikte arayabilir miyiz?

Bedenimize en güzel, doğal ve taze yiyecekleri; zihnimize en temiz ve berrak bilgileri taşıyabilir; kalbimizdeki tüm duygularla ve ihtiyaçlarımızla bağ kurabilir; ruhumuzla her daim bağlantılı kaldığımız bir yaşama adım atabilir miyiz?

Dünyada başka türlü bir salgın başlatabilir miyiz? Ben‘den başlayan, biz‘e yayılan ve oradan bir‘e ulaştığımız?

***

Benim cevaplarım; evet, evet, evet, evet, evet, evet, evet, evet, evet, evet, evet ve evet! Başka bir dünyanın, başka türlü bir salgının vaktidir ve bunun taşıyıcılarından biri olmaktan sevinç duyuyorum. Mümkün olduğunu çok iyi bildiğimiz daha güzel dünya için uzunca bir zamandır alttan alta çalışan milyonlarca kişi olarak çalışmalarımızı hızlandırmanın; daha doğru bir deyişle, hızlanmak ve yayılmak için can atan türlü güzel oluş hâline ve eyleme teslim ve kanal olma zamanı geldi gibi geliyor bana. Çok işimiz var ama çok da zevkli olacak!

Not: Bu yazının büyük kısmı, Corona çılgınlığı bu seviyeye varmadan yazıldı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir